19. yüzyılın bilimsel çabalarının ürünü olan sinema, son yüzyılda binlerce kişiyi istihdam eden, kitle eğlencesi ve iletişimi aracı haline gelen bir endüstri haline geldi.
Sinemayı tek bir kişi icat etmedi. Bir çok kişi ve kişilerin katkısıyla oluştu sinema.
1891'de ABD'deki Edison Company , bir kişinin hareketli resimleri izleyebilmesini sağlayan Kinetoskop'u üretti ve bunun bir prototipini başarılı bir şekilde sergiledi .
İlk sinemanın altyapısında önemli gelişmeler sağlandıktan sonra Fransız kardeşler, Auguste ve Louise Lumière ilk taşınabilir kamerayı keşfetti ve buna Sinematograf adını verdiler. (Aşağıya resmini bıraktım ) Daha önceki gelişmelere rağmen neden sinemanın icadı ilk onların ismiyle anılır bilinmez. Bunda yaptıkları bazı çekimleri Paris’te bulunan Grand Cafe’ de paralı gösterimle sunmalarının da etkisi olabilir. Bu çekimlerden en çok bilinenler Bir Trenin Gara Girişi, Bir Duvarın Yıkılışı, Islanan Bahçıvan ve Boğa Güreşçisi‘dir.
(Buraya Bir Trenin Gara Girişi Videosu gelecek :) )
Lumière Kardeşlerin filmini ilk defa izlemeye gidenler filmden o kadar etkilenmişlerdir ki, perdede gördükleri trenin yakınlaşmasıyla kendilerine çarpmasından korkarak salondan kaçmışlardır. Bugüne geldiğimizde, Martin Scorsese 2011 yılı yapımı olan filmi Hugo‘da, Trenin Gara Girişi sahnesiyle Lumiere kardeşlerin trenine selam gönderir.
İlk filmler çok kısa, bazen sadece birkaç dakika veya daha kısa sürüyordu.
Sinemanın ilk 30 yılı, bir sanayi üssünün büyümesi ve sağlamlaştırılması gibi anlatı biçiminin oluşturulması ve teknolojinin arıtılması ile karakterize hale geldi.
Sıkılmayın diye kısa tutuyorum şimdilik.
Sinemayı tek bir kişi icat etmedi. Bir çok kişi ve kişilerin katkısıyla oluştu sinema.
1891'de ABD'deki Edison Company , bir kişinin hareketli resimleri izleyebilmesini sağlayan Kinetoskop'u üretti ve bunun bir prototipini başarılı bir şekilde sergiledi .
İlk sinemanın altyapısında önemli gelişmeler sağlandıktan sonra Fransız kardeşler, Auguste ve Louise Lumière ilk taşınabilir kamerayı keşfetti ve buna Sinematograf adını verdiler. (Aşağıya resmini bıraktım ) Daha önceki gelişmelere rağmen neden sinemanın icadı ilk onların ismiyle anılır bilinmez. Bunda yaptıkları bazı çekimleri Paris’te bulunan Grand Cafe’ de paralı gösterimle sunmalarının da etkisi olabilir. Bu çekimlerden en çok bilinenler Bir Trenin Gara Girişi, Bir Duvarın Yıkılışı, Islanan Bahçıvan ve Boğa Güreşçisi‘dir.
(Buraya Bir Trenin Gara Girişi Videosu gelecek :) )
Lumière Kardeşlerin filmini ilk defa izlemeye gidenler filmden o kadar etkilenmişlerdir ki, perdede gördükleri trenin yakınlaşmasıyla kendilerine çarpmasından korkarak salondan kaçmışlardır. Bugüne geldiğimizde, Martin Scorsese 2011 yılı yapımı olan filmi Hugo‘da, Trenin Gara Girişi sahnesiyle Lumiere kardeşlerin trenine selam gönderir.
İlk filmler çok kısa, bazen sadece birkaç dakika veya daha kısa sürüyordu.
Sinemanın ilk 30 yılı, bir sanayi üssünün büyümesi ve sağlamlaştırılması gibi anlatı biçiminin oluşturulması ve teknolojinin arıtılması ile karakterize hale geldi.
Çok büyük ve etkili bir kitle iletişim aracı olan sinema; göze, kulağa ve kalbe hitap ederken, insana ulaşmanın belki de en kestirme ve güzel yoludur. İyi yapılmış işler, geçmişten bugüne toplumları etkileyip, kendi beyaz perde kahramanlarını yaratmıştır. Küçücük bir karanlık odadan başlayan yolculuk bugün dünyaya yön veren sektörlerden ve en büyük keyif araçlarından birisidir.
Sıkılmayın diye kısa tutuyorum şimdilik.
![]() | |
|
![]() |
Lumière Sinematografı |
Yorumlar
Yorum Gönder